1 Mayıs 2008 Perşembe

BUGÜN 4 AYLIK OLDUM...

BUGÜN 4 AYLIK OLDUM...

Bugün tam 4 aylık oldum...
(30.Nisan.2008, Esenkent Sitesi, Nilüfer -BURSA)

BUZZPARK'TA 23 NİSAN...

Tamam, ablam için önemli gün... 23 Nisan gösterisi var, da, ben niye donuyorum arkadaş!.. (23.Nisan.2008, Buzzpark, Nilüfer - BURSA)

OH BE! GÜNYÜZÜ GÖRDÜK SONUNDA!..


Yav, dünyaya geldik geleli kapattınız evin içine... Neymiş, kışmış, hava soğukmuş, falan filan!.. Delikanlı adama sökmez dedim, inandıramadım... Oh be!.. nihayet günyüzü gördük!... Şöyle postu serip güneş altında biraz keyif yapalım biraz... Hey babalık, çekil bakalım oradan, gölge etme, biraz güneş görsün yüzümüz, gönlümüz... Ay bana bi şeyler oluyor, bi rehavet çöktü ki, biraz kestireyim bari... (19.Nisan.2008, Çeltik Köy, Manej - Nilüfer - BURSA)

18 Nisan 2008 Cuma

15 Şubat 2008 Cuma

MERHABA DÜNYA...


Adım Arda YAZICI...
Bugün ben de blogcu oldum..
Malum, yaştan dolayı şimdilik sekreterliğimi babam yürütecek.
Kendimi bilip, bloğumu kendim ele geçirene kadar bu blogta yer alacak her halden doğrudan babam sorumludur, bu böyle biline...

Neyse, şimdi şurada daha 47 günlükken şimdi baba-oğul münakaşasına girmeyelim... Daha kuşak çatışmasına girişmek için önümde epey yol var...
Şöyle boyum 1.80-1.90'a ulaşıp, babamın beli bir miktar öne doğru eğilmeye başladığı an, nasılsa ipleri elime alırım da, hali hazırda büyük laflar etmesem iyi olacak gibime geliyor...

Ee, hadi o zaman başlayalım...

Bilmemki nereden başlasam; "anlatacak o kadar çok şey var ki" desem, hemen "hadi ordan canım" nidasını yüzüme yapıştırırsınız.
Ama sizde hiç halden anlamıyorsunuz...
47 gün dedik yav şurda alt tarafı dünyaya gözümüzü açalı...

Ama yine de anlatacak şeylerim var size...
Bakmayın siz, babamın şu anda lafı orta sahada dolandırıp durduğuna...
Daha doğar doğmaz bana ettiklerini bir bilseniz...
Aha işte, tarihe kayıt olarak düşüyorum, herkes bilsin...

30.Aralık.2007, Cumartesi günü, saat 11.30 itibariyle ve sezeryan marifetiyle, Dr. Ziya Çetin'in yardımlarıyla Bursa Zübeydehanım Doğumevi'nde "merhaba" demişim cümle aleme...
Yani ben daha ismi bile konmamış (aslı kararlaştırılamamış) bu mümtaz cihan evladı, daha doğar doğmaz "merhaba" demişim!..
Lafın özeti, ben daha doğmadan konuşmayı öğrenmişim...

Tedrisatımın okuma-yazma safhası ise iki hafta önce doğmam nedeniyle yarıda kaldığı için lütfen üzerime gelmeyin... 38 haftalık doğmakta benim suçum değil ya canım...

Mevzu odur ki, Dr. Murat Erdemir bende kordon düğümlenmesi tespit etmiş... Dr. Ziya Çetin de hastanede kontrol sırasında bu düğümün gerginleştiğini NST'de (kalp atışları) gözleyince yarım saat içinde kendimi ameliyathanede bulmuşum.

Yani şurada bir gün daha dişimi sıksam yılbaşı gecesi doğacam ve Vali amcanın ziyaretinde "yılbaşı bebeği namına altını kapacam" ama neyse artık başka bayramlara bakıcaz...


Yav d
oğmasına doğduk da, bu boy pos ölçmeler de ne...
Ne olmuş yani, 50 cm boy, 2 kilo 876 gram ağırlıkla doğmuşsak...

Merak ediyorsanız söyleyeyim, tabii ki, yılbaşı gecesini hastanede geçirmedim... Bende öyle göz var mı?..
Bir gece mecburi konaklama ve ertesi gün 31. Aralık gecesi evdeyim...

Ama tüm hevesimin kursağımda kaldığını söylemeliyim...

Hani peder bey evde şöyle mükellef bir rakı sofrası kurmuştur, beşiğe yayılır, dünyaya "merhaba" demenin keyfini çıkarır, iki lafın belini kırarız dedik ama, o da ne, aslan sütü yerine dayandı burnumuza ana sütü!...

Hayda!...

Delikanlılığa ters, racona sığmaz dedik, demesine ama, neymiş emecekmişim, anne sütü önemliymiş...
Gelmeyin üzerime kardeşim, gelmeyin ya...
Hani demokrasi, hani bebek hakları... Namuzsusum, gideceğim AİHM'e...
İsteyen anne sütü içer, isteyen aslan sütü, isteyen mamaya aynen devam...


Neyse, bak şimdi gene lafı dağıttık, mevzu dışına sarktık... (Bu arada peder bey, hala lafı orta sahada dolaştırdığının ve esas mevzuya giremediğinin farkındayım). Madem öyle, anne sütü mecburi, bende size bir güzel gaz yapayım da görün...

Bu arada, (hah şöyle babacım gel izaya) hani ablamız var, doğduk, bizi bağrına basar dedik ama, bacımızın bağrı hastalanmış, ciğer mafiş...
Eve vardık, bacım üstüme üstüme öksürüyor...
Ada ablacım ne ettiler sana öyle, demeye kalmadı, bi güzel de babam ağır grip geçirmez mi...

Ulan, zaten yılbaşı gecesinde zokayı yemişim, ilk yılbaşı gecesini kös kös uyuyarak, meme başında geçirmişim, bir de şu başımıza gelene bak!..

Yeter ulan yeter be!..
Ben de hasta oluyorum işte...
Ve oldum tabii...
Velhasıl, iki günde bir Ren Tıp'a marş marş...

Bir ablam Ada için, bir benim için...

Doğum 30 Aralık, hastalık nedeniyle ilk hastaneye varış 4 Ocak...

3-4 gün takip, sonra artan öksürüklerim ve Dr. Serpil Yılmaz'ın istemiyle çekilen ciğer filmi, olmadı hemen bir tane daha ve sağ ciğerde iltihaplanma...
Gelsin antibiyotik iğneler. Tam 9 gün, her gün bir iğne...

Neyse, şimdi iyiyim maaşallah.
Ama burada bir itirafta bulunmalıyım. Annecim, babacım beni affedin!..
O bana vurdurduğunuz iğneler vardı ya hani, siz onları antibiyotik sanıyordunuz ya hani, siz hala öyle sanmaya devam edin!...

Aslan sütüydü onlar, aslan sütü be!... Oh be kendime geldim...

9 gün sonra tekrar bir ciğer filmi ve iyileşmişim...

Doğumun ilk 10 günü hastalık nedeniyle inmişim 2 kilo 600 gramlara...
Ama doğumun birinci ayında yani 30 Ocak'taki ilk rutin kontrolde çıkmışım 3 kilo 450 grama...

Anne sütü iç, yan gel yat, oh bu hayat ne rahat!..

Rahat olmasına da, şu ablam iki de bir başıma ekşimese...
Yav ne iki de bir sıkıştırıp duruyorsun, öpücem diye...
Ben senin ilk günlerdeki hal ve hareketlerini de bilirim... Sezeryanlı anacım yattığı yerde kıpırdayamazken, bana ait olan kucağa "hayır ben yatıcam" diye kopardığın kıyameti ve cazgırlıkları unuttum sanma...
Ulan açlıktan kırılıyoruz, 'süt, süt' diye inliyoruz, tutturmuşsun "beni annem uyutsun!.."

Yakışır mı sana, yaşını başını almışsın, koca abla olmuşsun!..

Eh, şuraya not düşüyorum, ben de sana genç kız olunca yapacaklarımı biliyorum... Peşinden ayrılırsam bana da Arda demesinler... Çok oğlan döverim, çoook...


Neyse, daha bu ilk mektubumda sözü fazla uzattığımın farkındayım...
Yine de doğumuma emeği geçen hısım ve akrabalarımı da anmadan geçemeyeceğim...
Anne ve babamın ilk günlerindeki şaşkınlıklarının açığını kapatan, çelimsiz bedenime sahip çıkarak popomu özenle temizleyen ve sair bakım hizmetlerimi üstlenen halam Gülşen Imrak'a gösterdiği yakın işbirliği ve dayanışma nedeniyle; yemek, ulaşım ve diğer manevi hizmetleri nedeniyle anneannem Zahide Erol'a ve dedem Mehmet Erol'a sonsuz teşekkürlerimi sunar, bu hizmetlerinin karşılığını ilerliyen yıllarda ellerini ve yanaklarını bol bol öperek telafi edeceğime emdiğim tüm ana sütleri adına söz veririm...